Pages

29 Şubat 2012 Çarşamba

Nurdan Damla "Şükür"

Bugün yeni bir seriye başlamak istiyorum. Gördüğüm, okuduğum, etkilendiğim belki bir cümle, belki bir hikaye... Güzel resimler eşliğinde hazırladığım görselleri paylaşmak istiyorum sizlerle, "Nurdan Damlalar" kategorisinde...

"Şükür" ile başlayalım, hayatımız bereketlensin duasıyla...


Tüm damlaları görmek isterseniz tık tık

Sözlerin En Yakıcısı

Karlı, soğuk bir sabaha uyandı bugün Başkent... Dün tüm yollar kapalıydı, 50 dk servis beklendi, 2 saatte eve gidildi... Çok şükür ki belediye çalışmış, sabah yarım saatte geldik sıcacık işyerimize. Rabbim dışarıda çalışanların, yolda kalmışların, evsizlerin yardımcısı olsun...

Serviste boş boş dışarıya bakmak canımı sıkıyor, o yüzden genellikle kitap okumayı tercih ediyorum. Bugünse okuduğum satırlardan beni can evimden vuran, oldukça etkileyen yerleri paylaşmak istiyorum sizlerle. 


Gıybet hakkında yazılmıştı kitabın bir bölümü... Hayatını dini ikame adına geçiren, belki de çoğu hususta kılı kırk yararcasına yaşayan kişilerin gıybeti küçük gördüklerinden bahsediyordu. Öyle yada böyle hepimizin düştüğü yanlışlardan... Bir kişinin arkasından yaka silkmekten tutun, kaş-göz işareti yapmaya kadar olan davranışların bile gıybet statüsüne girdiğinden.. Konu hakkında 1 ayet - 1 hadis paylaşmak istiyorum sizlerle blogcanlarım, küçük görülmeyecek bir günah olduğunu başta kendi nefsime hatırlatmak için:
 
 

*** 1 AYET ***
  وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ ُلمَزَةٍ  : "Veylülli külli hümezetil lümeze
"Ağzını gözünü eğerek şunu bunu kınayan insanların canı Cehennem’e! ” (Hümeze sûresi, 104/1)

veya Fizilalil Kuran (Seyyid Kutub) mealine göre:
"İnsanları dilleri ile arkalarından çekiştiren ve karşılarında kaş, göz hareketleri ile onları aşağılayan herkese yazıklar olsun."

Sadece dil ile değil; hem hümezeye hem lümezeye yazıklar olsun, "yani insanları arkadan çekiştiren, küçük düşüren, kaş göz hareketleriyle eğlenenlerin!" (Suat Yıldırım meali)

*** 1. HADİS ***
إِيَّاكُمْ وَالْغِيبَةَ فَإِنَّ الْغِيبَةَ أَشَدُّ مِنَ الزِّنَا، فَإِنَّ الرَّجُلَ قَدْ يَزْنِي وَيَتُوبُ فَيَتُوبُ اللهُ عَلَيْهِ وَإِنَّ  صَاحِبَ الْغِيبَةِ لاَ يُغْفَرُ لَهُ حَتَّى يَغْفِرَ لَهُ صَاحِبُهُ

"Gıybetten sakının! Çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina eder, sonra tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul buyurur. Ancak gıybet eden, gıybet edilen affetmedikçe, mağfiret olunmaz." (Kenzu’l-ummâl, 3/1057)

Yani gıybet, hiç de öyle amaaan denilecek bir günah değil... Hatta derler ya "ama doğruları söylüyorum" diye.. zaten çekiştirdiğimiz bir insan hakkında bir de yalan söylüyorsak bu düpedüz iftira olur. Gıybetin mazereti olmaz...

Rabbim gıybet etmekten korkanlardan, sözlerimizle dilimizi yakan bir ateşe düşmekten korusun bizi... Helal etsin gıybetini ettiklerimiz haklarını, ve bir daha da dilimiz işlemesin böyle bir günahı... Amin.... 




 
 Postumu bitirmeden önce Senai Demirci'nin konuyla alakalı bir kitabını paylaşmak isitiyorum sizlerle... Gıybetin yakıcılığını "Gıybetin Y/aktığı Dudaklar - Söz Yangını" diye ifade etmiş kitabında... Tavsiye edilesi bir kitap...


28 Şubat 2012 Salı

İstanbul Desenli Nevresim Takımı

Hani kimileri vardır, alacağı hediyeye,yapacağı organizasyona o kadar önem verir ki... Aylar öncesinden düşünür belki de.. Hah işte ben de onlardanım. Ama bu kez çok ani oldu, hem de oldukça... 

Çok sevdiğim bir arkadaşım, arkadaşlarıyla bir evde kalmaya karar verdi. Eee hal böyle olunca birsürü ihtiyacı oldu. Ben de hem mutlu olsun hem bir katkım olsun düşüncesiyle ne alabilirim diye düşünürken kararımı nevresim takımından yana kullandım. Ama benim çok sevgili arkadaşım, öyle her bayanın beğenebileceği rengarenk,çiçekli böcekli şeylerden pek hoşlanan biri değildir. Ağır abi edaları daha çoktur kendisinde :) Bu durumda da seçeneklerim daralıyordu, ayrıca benim beğeneceğim şeyleri o beğenmez düşüncesi de severek birşeyler almamın önüne geçecek diye çok korkarken....


Fırsat sitelerinden birinde işte bu istanbul desenli nevresim takımına rastladım, bayıldım tabi... hemen attım sepete, düştüm ödemenin yolunaa.... Ta ki onay butonuna tıkladıktan sonra "yetersiz bakiye" uyarısını alıp şok oluncaya dek... Aldığım ve nasılsa taksite bağladım diye düşündüğüm sevgili çeyizciklerim bakiyemin sınırlarını zorlamıştı demek... Öylece kalakaldım ekranın başında. Ama kararlıydım, alacaktım... internetten araştırmalara başladım, birkaç markanın istanbul desenli nevresim takımı buldum,en olmadı havale yapabileceğim bir site bulacak, ordan sipariş verecektim..

Bundan önce işyerimin karşısında bulunan çeyizcilere uğradım, ilk girdiğim yerdeki adam "istanbul desenli nevresim takımı ? ııhhhmm, hmmmm..." diye diye düşündü, belli ki hiç duymamış ama ayağına gelen müşteriyi kaçırmak da istemiyor: "haftaya gelecek mallarla gelebilir belki" dedi... Yok artık, dedi iç sesim en kaba edayla amaaaa "acelem var benim, acil almam gerekiyor,hediye alacağım" dedim kibar bir şekilde ve çıktım dükkandan. Hemen yanındaki çeyizciye girdim, baktım, nette gördüğüm markanın nevresim takımları sıra sıra duruyor. Atladım hemen, "bu markanın istanbul desenli nevresim takımından istiyorum" diye.. sonuç: onlar da duymamış, ama markanın satış mağazası oldukları için, bir telefonla bir günde getirttiler sağolsunlar...

Tüm bu uğraşlara rağmen gelen nevresim takımının rengi gözüme batıyordu, alt çarşaf sütlü kahve rengindeydi, halbuki resimde görülen yavruağzı gibi bir renkti. Açmadım, arkadaşıma verirken beğenmezsen bunu ben alırım,sana yenisini alırız diyecektim. Büyük gün geldi, arkadaşıma önce açıklama yaptım, beğenmediği takdirde söyleyeceği konusunda söz aldım :) kendisi hemen içini açıp bakmak istedi, malum bir istanbul sevdalısıdır, oldukça merak etti... kumaşının kalitesi ellediğimiz an belli etti kendini zaten, oldukça güzeldi... Açtık bir ucundan o bir ucundan ben tutarken "süper buuu" diye bağırışını görmek, o mutluluğu gözlerinde görmek herşeye bedeldi...

Gelelim bu kadar uzuuuun postun sebebi, kutusunda beni korkutan açıldığında miiis gibi istanbul-kız kulesi kokan nevresim takımımıza:


Bu posttan çıkardığımız ders nedir: 
1. Kredi kartından yaptığınız her alışveriş limitten düşer. İster taksit,ister peşin alın...Taksitlerinizi ödedikçe limitiniz açılır... :)
2. İstanbul nevresim takımı... Her eve lazım... çeyize de çift kişilik bir takım alınacak :)
 

24 Şubat 2012 Cuma

İlk MİM, ucundan kıyısından BEN

Blogumdaki yenilikten sonra ilk postumda, bana her konuda destek olan ve blogunu okumaktan zevk aldığım sevgili Beyaz Bezelye, nam-ı diğer bugy'e sonsuz teşekkür ediyorum. Benimle, sorularımla, header'ımla çok uğraştı sağolsun. Hem de hiç bıkmadan :)

Canım arkadaşım beni mimlemiş. Başlarda bu "mim de neyin nesi" diye boş boş bakıyordum postlara, sonra sonra anladım mahiyetini :) Eee tam da denk geldi, hem teşekkür hem mim cevaplama oldu bezelyeme :)

Gelelim sorularaaaaa: 

1- En sevdiğin şeyler nelerdir, nelerden hoşlanırsın vb? 

Kitap okumayı çok seviyorum, ilkokul yıllarımda biri bana "sen ileride kitap okumayı seveceksin" dese inanmazdım. Çok şükür otobüste boş vakit geçirmeyi sevmeyenlerdenim. Hep günde 10 sayfa bile okusam bir ayda 300 sayfalık bir kitabı bitirebilirim diye bir iç hesaplaşmam olur kendimle...
Canım yeğenimle oyunlar oynamak da ayrı bir eğlence benim için. Hayatımın neşesi o benim. Bu da çocuk yanım sanırım...
Sevdiceğimle vakit geçirmek de dünyayı unuttuğum zamanlardan. Aslında biz öyle güle oynaya vakit pek geçiremiyoruz, biraz sıkıntılarımız var ama bunları aşacağımıza inandığımız o umutlu zamanların tadına doyum olmuyor.
Yemek asla ayırt etmem, tatlıya hiç hayır demem. 
En çok kahvaltı davetlerini severim, kahvaltıdan sonra da bir fincan kahve yanında bir tiramisu (yada hangi tatlı olursa farketmez :)) harika gider bence dost sohbeti eşliğinde...

2- Bilgisayarda vaktini neler yaparak geçirirsin?
Evlilik planları yaptığımdan olsa gerek, çeyizle ilgili sitelerde dolaşmaktan farklı bir zevk duyuyorum. Uyum delisi olan ben, kuracağım sofraların örtüsünden peçetesine uyumlu hale nasıl getirebilirim bunları inceliyorum. 
Buna bağlı olarak insanların çeyiz alışverişlerine bakmaktan da zevk alıyorum forumlarda. İyi çıkan - kötü çıkan eşyaları inceliyorum kendimce. 

Sevdiğime ve misafirlerime güzel sofralar hazırlamak isteğimden olsa gerek, yemek bloglarındaki sofraları incelemekten çok hoşlanıyorum. Buralarda görüp beğendiğim tabaklar,runnerlar ne olursa listeme ekliyorum. Zamanla hepsi olacak inşallah diye dua ediyorum baktıkça, o zaman blogumda da paylaşırım inşallah...

3- En sevdiğin filmler nelerdir, veya izlediğin ve hafızanda kalan veya kesinlikle izleyin dediğiniz?
Acaba saymakla bitirebilir miyim :) Bıkmazsınız inş, başlıyorum zira :)
Öncelikle sayacağım filmlerin afişlerinden oluşturduğum kolaj gelsin :)


AŞK ENGEL TANIMAZ harika bir romantik komedidir bence.  

İzlemeyen kalmasın diyebileceğim filmler arasındadır PRESTİJ... 
Christopher Priest'in aynı isimli romanından uyarlanmış. iyi ki de uyarlanmış :)
İki sihirbazın öyküsü... Hem gerilim, hem aksiyon ve ilginçtir hem de dram barındırıyor içinde. Tek kelime ile müthiş!

Bir oyuncağın peşinde koşan aşıklar...
JEUX D'ENFANTS (Cesaretin Var mı Aşka)

BEFORE SUNRISE...
Trende tanışırlar, Viyana'da bir gün geçirirler... Belki bir günlük aşk filmi gibi ama izlediğimde çok hoşuma gitmişti..

KICK ASS..Romantik aksiyon :) 
Var mı böyle bir tür bilmiyorum ama bu film hem çok eğlenceli hem çok atraktif.. Bu mor saçlı kıza bayılacaksınız :)

LEON... Duygusal aksiyon... Tarif edemem, çok güzel bir film... Küçük bir kızın belalı bir adama aşık olması ve başlarına gelenler... Hazin son... :(

HAYAT GÜZELDİR... Savaş zamanı, küçük bir çocuğa oynanan masum bir oyun... Oldukça duygusal...

MONTE KRİSTO KONTU... Aman Rabbim! Nasıl bir filmdir bu! 2 arkadaş, bir Mercedes! (Tabii bu araba değil, güzel mi güzel bir hatun :)) ikisi de aşık ama biri kalleş.. diğerini ülkenin en zorlu hapishanesine gönderir alavere dalavere ile ve kızla evlenir... Hapse girenin tek bir amacı vardır artık: İMTİKAM!...
Süper ötesi bir film...

Akıl Oyunları, Cesur Yürek, Yeşil Yol, Esaretin Bedeli, Gladyatör, 6. His sayma ihtiyacı bile hissetmediklerimden....

 4- Şu sıralar almak istediğiniz şeylerin listesini yapsanız bunlar neler olur?
Upuzuuun bir çeyiz listem var,saymakla bitmez :)
Bunun yanında Canon 550d fotoğraf makinası istiyorum, kısmet..

5- Şu sıralar en çok dinlediğiniz şarkılar? 3 tane
Aslında galiba eskisi kadar müzik meraklısı değilim. Önceleri müziksiz duramıyordum,bilgisayarıma yeni albümler falan indirirdim. Ama şimdilerde dinlediğim müzik servisle işe gelirken,bazı zaman iş yaparken çalan radyodan ibaret...Duyduklarımdan çok şaşırarak beğendiğimse ilk aklıma gelen Tarkan vs Bülent Ersoy şarkısı :) Cidden bayıldım...

Çok uzun oldu farkındayım, affınıza sığınıyorum :)
Bu mim de benden cevaplamak isteyenlere gelsin :) seçemedim şimdi :)

20 Şubat 2012 Pazartesi

Nedir Bu Pazartesi'nin Çektiği

Evet, aynen öyle... Pazartesinin nedir bu insanlardan çektiği. Herkes başlayan bir haftanın stresini,sıkıntısını pazartesiye yükler. Tatilin bitmesinden doğan üzüntü, yeni bir haftanın tüm ağırlığı ve erken kalkmak... hepsi birleşince ortaya çıkan halet-i ruhiyeye "pazartesi sendromu" demişler. Demişler de pazartesinin suçu hafta başı olması mı :)

Geçenlerde annemler televizyon izlerken yan odadan duydum, ülkelerden birinde tatil günleri cuma ve cumartesi imiş. Hafta başı dolayısıyla pazar :) acaba onlardaki adı "pazar sendromu" mu bu can sıkıcı durumun :)

Doğrusu suçun pazartesinde olmadığını düşünsem de bugün müthiş derecede uykum vardı. Yani aslında hala var,ama en azından gözlerimi açabiliyorum. Esnemekten,gözlerimin sızlamasından sorumlu elbette ki pazartesi değil ama haftanın başlangıcında insan bu kadar yorgun olunca, "bu hafta nasıl bitecek" düşüncesinden kurtulamıyor insan... 

Sizler de benim gibi zorlu, uykulu bir haftaya başlamışsanız şimdi sizlerle paylaşacağım fotoğraflara bakarak biraz olsun gülümseyebilirsiniz bence. Zira sadece biz değil, tüm canlılarda bir uyku hali ve esneme mevcut... (ki esnemek kelimesi bile söylendiğinde esneten, hatta bir ortamda siz görmeseniz de esneyen bir kişi olduğunda size bulaşabilen garip bir eylemdir. Gördüğünüzde neler olur,varın siz hesab edin :))

Bu aşamadan sonra dikkat! Esnemek, esnerken gözlerinizden yaşların bile gelmesi olasıdır. :)

 Aman Allahım ne çok uykum vaar...
Ahhmmmm benim deeee...
 At gibi koştum bütün gün! Ayyh uykudan ne dediğimi bilmiyorum herhalde! :)
 Ne esneyip duruyorsunuz, zerafetim sarsıldı işte sizin yüzünüzden :)
 Roaaaaaarrr! Aaaah hemen akşam olsa...
 Mrrrrrrr! Bu yatak ne rahaatt!
 Woooooooaaaaağğ! Korkmayın korkmayın! Esnedim sadece :)
 Bugün pazartesi miii neee?
 Kralsak esneyemez miyiz yani! :)
 Mrrrrrrrnn! Beni beyaz bir yumak mı sandınız, esneyince dişlerim çıktı ortaya değil mi :)
Ohhh şurda biraz uyuyayımmm....

Eeeeen çok benim uykum var, daha yeni geldim dünyayaa... Biraz sessiz olun,acıyın banaaa :)

16 Şubat 2012 Perşembe

Arzî ve Semavî Musibetlere Karşı


Paylaşınca çoğalıyor insan. Paylaştığında bildiklerini, onları yük edinmekten kurtuluyor. Bakıyorum da 62 kişi olmuş merak edip blogumu takibe alan... Öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak da bir nevi boynumun borcu diye düşünüyorum.

Az evvel okuduğum bir duayı paylaşmak istiyorum sizlerle bugün. Evimin kapısının en yakınında bir yere yapıştırıp her sabah-akşam görebileyim diye hemen küçücük bir bloknota yazdım. Hatta olur da evden çıkmadan okumayı unutursam işe gelip bilgisayarımı açtığımda masaüstümde bana hatırlatması için Vista'nın sunduğu güzellik "yapışkan notlar"ıma da iliştirdim duamı.


Duayı ve anlamını paylaştığımda anlayacaksınız neden bu kadar önemsediğimi...

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde  Kim her gün sabah ve akşam şu duayı üç defa okursa artık ona hiçbir şey zarar vermez." dediği duayı... Peki hangi dua bu dua. İşte Efendimizin bizlere sunduğu arzî ve semavî musibetlerden korunma şifresi:

 بِسْمِ اللهِ الَّذي لاَ يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ فِي اْلأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّميعُ الْعَليمُ

Okunuşu ise şöyle:

Bismillahillezi lâ yedurru measmihî şeyun fil ardi ve lâ fissemâi vehüvessemîul alîm.
Peki nedir bu duanın anlamı, Rabbimize nasıl bir duadır ki bu Efendimiz tarafından duayı okuyan kişinin musibetlerden korunmasına garanti verilmiştir?

İşte ayrıntılı olarak anlamı:

Bismillahillezi lâ yedurru measmihî şeyun fil ardi ve lâ fissemâi: Öncelikle "bismillahillezi" ile Allah'ın adını zikrederek başlanıyor duaya.Meal şu şekilde açıklanmakta:

 Allah'ın isminin anıldığı yerde ne arz ne de semadaki hiçbir şey insana zarar vermez.

vehüvessemîul alîm: Burada Allah'ın 2 ismi olan Sem'i (herşeyi işiten) ve Alim (her şeyi bilen) söylenmektedir. Bu isimlerin bu duanın sonunda anılmasının sebebi şu şekilde açıklanmış okuduğum kitapta: 

Cenâb-ı Hak, arzdan çıkacak ve semadan inecek her türlü tehlikeye karşı, halisane bir niyetle kendisine sığınan kulunun yakarış ve tazarruunu işiten ve muhit ilmiyle kulunun bu duasını en iyi bilendir.

***************************************

Rabbim sizi, bizi ve sevdiklerimizi aklımıza gelen,aklımızın almadığı, büyüğünden küçüğüne her türlü musibetten korusun inşallah...
 

15 Şubat 2012 Çarşamba

Bir 14 Şubat Anatomisi


Birbirini seven “can ile canan”ın hikayesidir bu, 2012 yılının şubat ayının 14.gününde yaşanan…

Nasılsa 26 şubattır birbirlerine hayatlarının sonuna kadar beraber olacaklarının sözünü verdikleri günün 3.yıl dönümü… 14 şubat gibi bir gün ancak 3 yıl önce can’dan gelen boş mesajın canan tarafından “yanlışlık oldu herhalde” diye cevaplamasıyla başlayan bir yolun, bir ömrün ilk karşılıklı adımıdır… Ancak bu yüzden güzel,sadece bu yüzden özel olabilir. Kutlanmasa da olur ama yanyana olunası, o boş mesaj, o ilk heyecanlar karşılıklı anlatılasıdır.

**********************************************

Sabah işe gidilir, yoğunluklar atlatılır ve canan’ın telefonu çalar, arayan CAN’ıdır…  Acaba aşağıya filan mı gelmiştir, öğlen arasına yakındır çünkü saatler. Merakla açılır telefon… önce hoş-beş, sabahtan arayamamanın sebepleri, yoğunluklar… sonra istemeye istemeye sadede gelinir. Zira müdür şehirlerarası dönüş yolunda kar nedeniyle kaza geçirmiş, önündeki araca çarpmış ve zaten kanser hastası olan eşi başını çarparak yaralanmıştır. Adamcağızın tayini yeni çıktığından misafirhanede, eşi memlekette kalıyorken başkentte karısını götüreceği kimsesi yoktur. Ve iş yerinden en güvendiği adama telefon eder, “hastanedeyiz eşimi size götürsek olur mu” diye ricada bulunur. Çünkü kaza yerinden aracını alıp servise götürmesi gerekmektedir ancak eşi hem hasta hem yaralıdır. Elbette ki can, başka insanlara yardımı hep hayatının bir gayesi edinmiştir, canana düşense ona ömür boyu destek olmaktır. Ahh caan! Tüm bunlara rağmen “yanına gelemeyeceğim” demez de, binbir özür, binbir sevgi sözcüğü… “seni boynu bükük bırakmak istemezdim, yanına uğramaya çalışacağım…”
  
********************************************** 

Akşam olur, iş çıkışı yaklaşır, can’a telefon edilir, ancak meşgule alınan telefon az sonra mesaj sesiyle titrer. Merakla bakılır her zamanki gibi, 3 yılın eskitemediği heyecanla… “sana çok yakınım ama müdür yanımda…” Elbet üzülür canan, ama bilir ki canının elinden gelse koşa koşa gelecektir yanına, ama “bugün başkasına,yarın bana” gibi bir durum söz konusudur ve yardım etmek gerektir. Hiç içerlenmez, bu bir insanlık görevidir…

**********************************************

Gece konuşulabilir ancak, sevgi dolu… yine “adet başkalarının adeti ama olsun yine de beraber geçirmek isterdim bugünü seninle…”  Ben de isterdim elbette canımın canı, ancak elinde değildi ya,olsun dert etme. 26 Şubat’ı kutlarız biz de… Ve tabii yine o boş mesajın hatırlanması,heyecanlar, şükürler… ve huzurlu bir uyku…
 
********************************************** 

Sabah iş yerinde telefonla konuşanları duyunca içimden gülüyorum. Belli ki soruyor telefonda konuştuğu arkadaşı genç kızımıza; “ sana ne hediye almış” diye… Boynundaki kolyeyi tutarak sayıyor o da heyecanla… belli ki kolye alınmış. Düşünüyorum da, benim hediyem sensin CANım, senin yüreklerine su serptiğin insanların duaları, senin huzur veren sesin ve 3 yıl geçmesine rağmen hala hatırlayıp- hatırlatıp heyecan verdiğin her anı… benim hediyem SENsin, Rabbimden gelen… bir ömür boyu boynumda değil de yüreğimin en güzel yerinde olacak CAN nefesimsin…

********************************************** 
 
Ve işte budur dediğim videoyla başbaşa bırakıyorum sizi... Sevgili; önüne hediyeler yığan değil,seninle aynı hayatı paylaşandır. Sana CAN bağışlayandır, canla başla seninle olandır, yanında olandır...
 

3 Şubat 2012 Cuma

Bugün Mevlid Kandili


Hayırlı cumalar, hayırlı kandiller canlarım...

Hem cuma hem kandil, ne kadar güzel oldu böyle değil mi? Rabbim inş hakkıyla değerlendirip,sabahına tertemiz çıkmayı nasib etsin hepimize inşallah.

Mevlid Kandili... Rabbimin "SEN olmasaydın,alemleri yaratmazdım" dediği kutlu Nebinin doğumu...Hani çocuklarımızın,eşimizin,en sevdiğimiz arkadaşımızın doğum gününü kutlarken heyecan duyarız ya. "Aldıklarımızı beğenecek mi, hazırladığım sürpriz hoşuna gidecek mi, organizasyonum kusursuz olabilecek mi" diye günlerce düşünür dururuz değil mi...

İşte bugün de yüce Peygamberimiz'in doğum günü... Öyle kutlu, öyle mübarek zaman ki; O'nun gelişiyle bütün karanlıklar aydınlığa dönmüş, cahiliye devri ASR-I SAADET'e yerini devretmiştir... Kutlanmaya, bu günden nasib almaya (inşallah) ne dersiniz? 

Çocuklarımıza bu günün güzelliğini anlatırken minik bir pasta bile yapabilirsiniz, ki ben orta okulda gittiğim bir kandil programında kestiğimiz pastanın tadını hiç unutmam... Emin olun,akıllarına kazınacaktır inşallah...

Kandil ile alakalı sayfalara bakarken çok güzel ifadelerle o kutlu doğum anlatılmıştı. Bunlardan birisini sizlerle paylaşmak istiyorum, umarım faydalı olur.. Buradan okuyabilirsiniz.

Vee bugüne özel sizlere çok güzel bir şiir paylaşmak istiyorum... Peygamberimizin doğumu çok güzel anlatılmış...


Hayırlı kandiller canlarım... Haydi, bu postun sonunda bana da dua edin....


1 Şubat 2012 Çarşamba

Kek Kalıpları


Bugün bol resimli bir post paylaşmak istiyorum sizlerle.
Biliyorum ki blogcanlarımın içinde birçok hamarat hatun bulunmakta.İnanıyorum ki sizler de benim gibi tepki vereceksiniz bu paylaşacaklarıma...
Neden mi bahsediyorum, çeşit çeşit kek kalıplarından... Ben hayatımda bu kadar çeşidini, bu kadar güzelini görmemiştim. Türkiye'de hiç rastlamadım, ancak buradan Türkiyeye satış yapıyorlarmış.
Yada ebay,amazon gibi yabancı sitelerde de satışları mevcut. Yalnız bu kadar güzelliğin elbet bir bedeli var, 30 €'dan aşağı kek kalıbı yok neredeyse. Bunu da göz önünde bulundurarak aşık olun bunlara, ben vuruldum ama oldukça pahalı geldi :(
Ben de sizlerle paylaşmak istedim. Hepsine bir isim taktım, çok da eğlenceli oldu :)

Hadi buyrun tanıştırayım sizleri... Marka Nordic Ware.

ARIM BALIM PETEĞİM 

Ballı kekiniz hiçbir kalıba bu kadar yakışmamıştı.




ÇİÇEKLER AÇTI

Misafir ikramlarınız çiçek çiçek açsın istemez misiniz?



 


















ÇİÇEK BAHÇESİ 

Biraz daha çiçek hiç fena olmazdı...





















KIVRIMLARIN AŞKINA  

İlk bakışta herhangi bir kek kalıbı gibi görünüyor değil mi?




















Bir de buna bakın, nasıl da şık olmuş...




















SÜRPRİZ 

Ben bu kalıbı gördüğümde bu ne bee, böyle şekil mi olur diye düşünmüştüm... 




















Ta ki bu sürprizleri görene kadar....





















Misafirleriniz bunun içinden çıkan kremaya çok şaşıracaklar bence...





MİNİK DÜĞÜN PASTASI

Diyelim ki yıldönümünüz, her zamanki pastaneden aldığınız pastalardan almaktansa kendi ellerinizle mis gibi bir yıldönümü pastası hazırlamak istediniz...
Bundan güzel seçenek olabilir mi?






















İşte size düğün gününüzü hatırlatacak mini düğün pastaları!





ÇAM AĞACI

Yılbaşı kutlamasam da, kutlanılmasını da tasvip etmiyorsam da,ille de çam ağacı yılbaşını mı hatırlatır hıh! gibi bir tavır alarak, bu güzelliği de arz ediyorum sizlere efendim :)





GÜLLERİN İÇİNDEN

Gül, hiçbir kadının vazgeçemeyeceği yegane çiçektir bence... 
Artık erkekler de güllerden vazgeçemeyecek....
Yada...
güllerden yapılan kekten mi demeliyim :)




KALBİM SENİ SEVDİ

Sevgililer günü diye birşey yoktur. Bir kadına eşi-çocukları, bir evlada annesi-babası ve anne-babaya da evlatları her daim sevgilidir...
Sevginizi ifade etmenin en tatlı yolu...







































KATEDRAL

Bu kalıp bana hiçbir şey ifade etmemişti, ta ki yapılmış olan keki görene kadar...
Farklı bir duruşu yok mu sizce de?







KRİZANTEM

Bu kalıpla ise yapabileceklerinize şaşıracaksınız. Sadece kek mi? Gözleriniz sizi yanıltmasın...



Bu kalıbın kek hali... E başka ne yapılabilir ki?




















Prensesleriniz için barbie pastaya ne dersiniz?





















LİLYUM

Yine kendisini pişirilen keklerle gösteren, sıradan gibi görünüp içerisine döktüğünüz kekinizi tatlı bir lilyuma çeviren kek kalıbı...








ÇEŞİT ÇEŞİT MUFFİN

Diyelim çok kalabalık bir davetiniz var ve siz davetlilerinize çeşit çeşit muffinler hazırlamak istiyorsunuz. 6'lı kalıplarla uğraşmak da zor olacak.. Öyleyse profesyonel bir kalıba "hayır" demezsiniz sanırım... ;)







MİNİK KEKLER

"Katedral", "lilyum" ve "kıvrımların aşkına" kalıplarını minyatürleştirmek ister misiniz :)

 
 
ATATÜRK ÇİÇEĞİ

İlk görüşte adını kestiremediğim çiçek kalıp... Neden Atatürk çiçeği denmiş bilmiyorum ama görüntüsü bir harika!





TREN GELİR HOŞGELİR

Prenseslere barbie pasta olur da prenslere de arabalar, trenler yapılabilir değil mi? 
Ama nasıl...

İşte cevabı :)







SEVİMLİ UÇANLAR

İsim koyarken en zorlandığım kalıp... Sevimli böceklerden oluşuyor aslında. Ama "böcek" demek bile sevimli değil...
Kelebek, uğur böceği,arı ve bir ara herkesin boynunda gördüğümüz yusufçuk kuşu...









































Ben bu postu hazırlarken çook eğlendim. Biraz uzun oldu ama umarım sizin de hoşunuza gitmiştir...
Buyrun efendim, keklerinizin-pastalarınızın yanında kahveniz benden olsun :))